15 Haziran 2007 Cuma

ENDOMETRİOZİS KİSTİ NEDİR?


Endometrium ...Uterusun en iç tabakasını oluşturan dokuya endometrium denir. Her ay adet sırasında meydana gelen kanama anlında endometriumun dökülerek yenilenmesinden başka bir şey değildir. Endometrial tabaka, her kadın ayı içinde hormonların etkisi ile sürekli değişim gösterir. Bu değişim östrojen ve progesteron hormonlarına duyarlı reseptörler (alıcılar) aracılığı ile sağlanmaktadır.

Endometriozis nedir ..?

Endometrial dokunun, normal bulunması gereken yer olan rahimin iç kısmı dışında herhangi bir yerde de bulunması durumuna endometriozis denir. Genellikle yumurtalıklar (over), fallop tüpleri ve karın içi zarında (periton) yerleşir. Bunların dışında daha seyrek olarak, barsaklar üzerinde, idrar kesesinde (mesane), rahim ağzı (serviks), vajina hatta idrar yolları ve akciğerlerde bile bulunabilirler. Genellikle birden fazla organda bulunur. Adet siklusu içinde östrojen hormonunun etkisi ile endometrium dokusunda olduğu gibi endometriotik odaklarda da endometrial hücreler büyüme ve gelişme gösterir. Rahim içindeki endometrium adet ile dökülerek yenilenir,ancak endometriotik odaklardaki endometrial doku dökülemediğinden vücuttan dışarı atılamaz ve bulundukları organlarda bir kısım değişikliklere neden olabilirler. Bu da endometriotik odağın bulunduğu organa gör değişik şikayetlerin meydana gelmesine neden olur.Üreme çağındaki kadınların % 3-10 kadarında endometriozis bulunmaktadır. Kadın kısırlığının % 30-40 kadarını endometriozis teşkil etmektedir.Hastalrın bir çoğu 30-40 lı yaşlarda olmakla birlikte hastalık, ergenlikten menopoz başlangıcına kadar ki tüm üreme yaşları içinde görülebilmektedir. Allerjik rahatsızlıklar, tekrarlayan mantar enfeksiyonları, kimyasallara karşı aşırı duyarlılık, osteoporoz riski ve adet kanamalarında uzama, şart olmamakla birlikte endometriozisli hastalarda daha sıklıkla görülmektedir.Endometriozis neden oluşur ..?Kesin nedeni bugün hala tam olarak açıklığa kavuşmamıştır. Bu konuda bir kaç geçerli teori olmakla birlikte bunlardan hiç biri endometriozisin klinik semptomlarının hepsini tek başına açıklayamamaktadır. Bu gün en çok üzerinde durulan teoriler şunlardır ;· Geriye adet akışı teorisi ; buna göre adet sırasında vajina yoluyla dışarı atılan endometrial dokunun bir kısmının da fallop tüpleri yoluyla, geriye doğru bir akış ile karın içine dökülmesi ve bu sayede karın boşluğundaki organlara yayılması öngörülmektedir. Ancak bu teori, karın boşluğunda olmamasına rağmen endometriozisin neden akciğerler gibi uzak organlarda da görülebildiğini açıklayamamaktadır.· Aynı kök hücre teorisi ; vücudumuzdaki tüm organ ve dokular embriyonel olarak sadece bir kaç değişik kök hücreden farklılaşarak meydana gelmişlerdir. Diğer bir deyişle aslında vücudumuzdaki farklı dokular birbirleri ile akrabadırlar. Bu gün farklı birer organ içinde bulunup, farklı fonksiyonlar görmelerine rağmen, embriyonel yaşamda aynı kök hücreden gelişmiştirler. İşte, endometrium ile aynı kökten gelen, ancak bu gün farklı organlar içinde bulunan akraba dokular, bir gün geldiğinde östrojen hormonuna endometrium gibi cevap verebilirler, onun gibi gelişme gösterip büyüyebilir ve hatta kanamaya neden olabilirler.· İmmunolojik teori ; buna göre, bağışıklık sistemindeki zayıflık neticesinde farklı doku ve organlar endometrium hücreleri tarafından istila edilirler. Zamanla doku içinde biriken endometriotik doku östrojenin de etkisiyle büyüyerek gelişir.·

Genetik teorisi ; genetik geçiş gösteren bir hastalık olmamasına rağmen birinci derece akrabalarında endometriozis olan kadınlarda, olmayanlara göre 6-8 kat daha fazla risk bulunması kalıtımla ilgili şüpheler teşkil etmektedir.Klinik bulgular ...· Hastaların %33 ünde hiç bir belirti görülmez· Ağrılı adet (dismenore)· Ağrılı cinsel ilişki (disparoni)· İnfertilite (kısırlık)· Uzun süreli karın ağrıları· Adet döneminde idrar yapma sırasında ağrı duymak (disüri)· Adet dönemlerinde ağrılı dışkılama (dischezia)· Çeşitli barsak şikayetleri Endometrozis tanısı ...Doktorlar tarafından tanısı en zor konulan hastalıklardandır. Bunun en önemli nedeni; yerleştiği organ ya da organlara göre çok değişik bulgular gösterebilmesi ve bu sayede bir çok hastalığı taklit edebilmesi, aynı zamanda kesin tanısının ancak laparoskopi ile konabilmesidir. Tanı konana kadar geçen süre, genellikle, hastalık semptomlarının ilk görülmesinden sonra 4-5 yıldır. İstatistiksel çalışmalar endometriozisli hastaların yarısında tanının, en az beş kez doktor muayenesinden sonra konulabildiğini ve bu hastaların % 60 ına, ilk muayenelerinde normal olduklarının söylendiğini göstermiştir. İnfertilite (kısırlık) tedavisi gören hastaların %30-40 ında endometriozis saptanmıştır. Teşhis genellikle hastanın şikayetleri nedeniyle hekimin endometriozisten şüphelenmesi ile değerlendirmeye alması sonucu konulur. Ancak kesin tanı laparoskopik tetkikle endometriotik odakların gözle görülmesi sonucu konulur. Laparoskopi sırasında endometriotik olduğu şüpheneline dokulardan biopsi alınarak endometrial hücrelerin varlığı teyid edilir. Laparoskopi sırasında, bakire olmayanlarda vajinal yoldan özel bir aparat ile rahim içine verilen boyalı bir sıvının tüplerden geçerek karın boşluğuna akmasının gözlenmesi tüplerin açık olduğunu gösterir.

Endometriozis tedavisi ...

Tıbbi tedavi ya da cerrahi tedavi seçenekleri endometriozisin klinik evresine göre değişir. Ancak yine de birbirlerine karşı çok büyük avantajları yoktur. Cerrahi tedavide; laparoskopi ile karın içindeki görünür endometriotik odaklar kotere edilir. Eğer yumurtalılarda endometriotik bir kist (endometrioma / çikolata kisti) varsa, laparoskopik olarak çıkarılabilir (endometriomalarda kistin büyüklüğü ve hekimin tercihine göre laparatomi / açık ameliyat da uygulanabilir).İlaç tedavileri hormonal tedavileri ve ağrı kesici tedavileri içermektedir. Hormonal tedavi amacıyla; doğum kontrol hapları, GnRH anologları (östrojen salınımını baskıayan ilaçlar) ve hafif dereceli erkeklik hormonu içeren ilaçlar (danazol) sık kullanılan ilaçlardır. Müphem ağrılar için antienflamatuar ilaçlar da tercih edilebilir.Bunların dışında, hastayı rahatsız eden şikayetler ve hastanın kendi taleplerine yönelik tedavi metodları da kullanılmalıdır. Örneğin kısırlık nedeniyle çocuğu olmayan ve isteyen çifte ksırlık tedavileri uygulanmalıdır.Endometriozis hakkında önemli noktalar ...Endometriozisde en sık karşılaşılan şikayet pelvik ağrıdır. Bu ağrı adet ağrısı, cinsel ilişki sırasında duyulan ağrı ya da bunlar dışındaki diğer pelvik ağrılar şeklinde olabilir. Hastalığın seyri içinde ağrının şiddeti klinik evre ile bağlantılı değildir. Yani, en erken dönemde bile şiddetli ağrılar olabilirken, ileri evrelerde hiç ağrı şikayeti olmayabilir.Endometriozisin zaman ile yayıldığına dair bir kanıt olmamakla birlikte, klinik durumun giderek ağırlaştığı bilinmektedir. Endometriozisli hastalarda karın içndeki organlar arasında şiddetli derecede yapışıklık maydana gelmesi nedeniyle büyük oranda bu yapışıklıklardan tüpler de etkilenmekte ve bu nedenle kısırılık ve bazen dış gebelik görülmesi olasıdır.Gebeliğin endometriozisten koruyucu ya da tedavi edici etkinliği konusunda kanıtlanmış bir sav yoktur. Ancak, gebelikte hastalığın ilerlemesinde bir azalma beklenebilir. Bu nedenle çocuk isteyen endometriozisli hastalara vakit geçirmeden gebe kalmaları önerilir.Teorik olarak menopozda östrojenin bitmesiyle birlikte hastalığın klinik olarak gerilemesi beklenmekle birlikte, literatürde endometriozise bağlı ağrılar nedeniyle menopozda ameliyat olan vakalardan da bahsedilmektedir. Menopozda hormon tedavisi gören endometriozisli hastalarda klinik gidiş giderek kötüleşebilir. Cerrahi tedavi sonrasında % 120 vakada hastalık yinelemektedir. Bunun nedeni; cerrahi tedavi srasında karın içinde fark edilemeyecek kadar küçük endometriotik odakların atlanılmasıdır
Endometrioziste tanı laparoskopi ve biopsi ile konur. Klinik belirtiler endometriozisin evresi, yani yaygınlığı ile direk olarak bir ilişki göstermeyebilir. Erken evre endometriozis odakları metabolik olarak daha aktif olduğu için ağrı daha şiddetli olabilir ve yine salgılanan bazı maddelerden dolayı kısırlık olabilir.Endometriozis İlerleyici Bir Hastalıktır. Yapılan çalışmalarda tedavi edilmeyen hastaların %47-64’ünde, tedavi verilen hastaların ise %20’sinde endometriozisin ilerlediği görülmüştür. Bu nedenle endometriozis tanısı alan hastalarda ilerlemeyi önlemek için tedavi etmenin yararlılığı savunulmaktadır. Endometriozis odakları önce beyaz bir kabarcık şeklinde görülürken zaman içerisinde kırmızı ve daha sonra siyah renk almaktadır.Endometriozis-Kısırlık İlişkisi: Endometriozisli hastaların % 30-40’ında kısırlık sorunu görülmektedir. Bu oran normal populasyonda görülen sıklığın 3 katı kadardır. Yapılan çalışmalarda aylık gebe kalma şansının endometriozisli hastalarda anlamlı olarak daha düşük olduğu gösterilmiştir. İleri evre hastalarda bu düşüklük yapışıklıklara bağlı antomideki bozulmaya bağlıdır. Erken evre hastalarda ise hormonal bozukluklar, yumurtlama bozuklukları ve bağışıklık sistemi bozuklukları gibi nedenler öne sürülmektedir.Tedavi: Endometriozisli hastalar iki nedenle tedavi için başvurabilir: Ağrı ve çocuk sahibi olma isteği.
Endometriosisin tedavisi Uygulanan tedavilerin temelde amacı ağrıyı gidermek ve kısırlığı ortadan kaldırıp gebe kalmayı sağlamaktır. Bu amaçla değişik tıbbi ve cerrahi tedaviler uygulanabilir. Tıbbi tedaviler ağrı kesmenin dışında, endometriozisin östrojene (kadınlık hormonuna) bağımlı bir hastalık olması prensibine dayanır. Hamilelik ve menopoz endometriozis oluşumunu engelleyen iki doğal durumdur. Hormonal tedavilerde amaç aslında bu iki doğal durumu taklit etmektir. Her iki durumda da rahim iç zarı (endometrium) üzerindeki östrojen etkisi ortadan kalkacağından yanlış yerde yerleşmiş olan endometrial dokunun da baskılanması beklenir. Elbette öncelikle tıbbi tedavilerle sorunlar giderilmeye çalışılmalı ancak eğer büyük çukulata kistleri ya da tıbbi tedaviyle giderilemeyen ağrı gibi sorunlar varsa cerrahi tedavi düşünülmelidir.
Medikal (tıbbi) tedavi* Hafif ağrı kesiciler (paracetamol ve steroid olmayan değişik ağrı kesiciler v.b.)* Hormon tedavileri (doğum kontrol hapları v.b.)
1. Tıbbi Tedavi: Ağrı nedeniyle başvuran hastalarda ilaç tedavisi ile % 90 iyileşme veya ağrıda hafifleme sağlanabilmektedir. İlaç olarak doğum kontrol hapları, danazol, gestrinon, medroksiprogesteron asetat ve GnRH analogları adı verilen ilaçlar kullanılabilmektedir. İlaç tedavisi kesildiği zaman ağrı yakınmalarında büyük olasılıkla tekrarlar görülebilmektedir.
Hormon tedavileri, normal adet dönemini engelleyerek, endometriozis oluşumunu durdurmak ya da yavaşlatmak amacıyla uygulanmaktadır. Bunu gerçekleştirmenin en basit yöntemi “doğum kontrol hapları” kullanmaktır. Ayrıca, endometriozisten kaynaklanan ağrının azaltılmasında etkili olduğu saptanan diğer hormon tedavileri de mevcuttur.Son yıllarda oldukça etkili olan ancak kişiyi geçici olarak menopoza sokarak yumurtalıkları ve dolayısıyla da endometriozis hastalığını baskılayan analog adı verilen aylık ya da 3 aylık depo iğneler mevcuttur. Ağrının giderilmesinde oldukça atkili olduğu bilinen bu ilaçların 6 aydan daha fazla kullanımı sakıncalı olduğundan bu süreden daha fazla kullanılması gerekiyorsa mutlaka ek bazı önlemlerin alınması özellikle kemikleri korumak amacıyla gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki tıbbi tedavilerin hiçbiri kişinin gebe kalma şansını arttırıcı etkiye sahip değildir. Hatta depo iğnelerin kullanıldığı dönemde kişi menopoza girdiğinden zaten gebe kalması hatta adet görmesi olası değildir. Bazı kadınlarda hormon tedavileri bazı yan etkilere de neden olabilmektedır.Ancak bu yan etkiler genellikle başedilebilir türdendir.
2. Cerrahi Tedavi: Endometrioziste esas tedavi cerrahidir. Çocuk sahibi olmak isteyenlerde hafif vakalarda endometriozis odaklarının yakılması gebelik oranını artırmaktadır. Bu nedenle tanısal laparoskopi yapıldığında hafif endometriozis odaklarına rastlandığı zaman yakılması önerilmektedir. Ayrıca hastalığın ilerleyici özelliği gözönünde bulundurulduğunda endometriozis odaklarının yakılmasının ilerlemeyi azaltacağı da düşünülebilir. İleri evre hastalarda ise bütün endometriozis odakları yakılır, yapışıklıklar açılarak anatominin normale dönmesi sağlanır ve büyük odaklar çıkarılır. Özellikle yumurtalıkta çukulata kisti (endometrioma) adı verilen kistlerin mutlaka çıkarılması gerekir. Çünkü bu kistler çevre dokularda yapışıklıklara neden olmakta ve yumurtalık dokusunu tahrip ederek kapasitesini azaltabilmektedir.
Hastalığın ciddiyeti, kadının kısırlık öyküsü, gebe kalma isteği, yaşı, cerrahi tedavinin biçimini belirler. Maalesef kadının rahiminin bile çıkarılması % 30 hastada ağrının kalkmasını sağlayamaz. Genellikle ilk cerrahi oldukça etkilidir, tekrarlayan girişimler bu konuda daha az etkilidirler. Laparoskopi ile gerçekleştirilen en sık cerrahi işlemler yumurtalık-tüp-rahimi çevreleyen yapışıklıkların kesilmesi, endometriotik odaklar ve yumurtalıktaki çukulata kistlerinin çıkarılması, yakılması, ya da lazer ile yok edilmesidir.Rahime giden sinirin yakılması ve kesilmesi (LUNA), ağrıyı gidermede belli bir oranda faydalıdır. Yumurtalıktaki endometriomalar mutlaka bu konuda deneyimli ve dikkatli bir cerrah tarafından zarıyla soyularak çıkartılmalıdır. Çocuk sahibi olmak amacıyla bize başvuran ve daha önce endometriosis-çukulata kisti operasyonu geçirmiş bayanlarda gebelik şansı tüp bebek tedavisiyle bile çok yüksek olmamaktadır. Bu bayanlarda önceki operasyon ya da operasyonlarda uygulanan tekniğin yumurtalık rezervine zarar verdiğini sıkça görmekteyiz. Dolayısıyla bu konu gebelik açısından çok önem arz etmektedir. Eğer çapı 3-4 cm’den daha küçük çukulata kistleri varsa belki de bunlara hiç dokunmadan aşılama ya da tüp bebek tedavisine kişinin alınması gebelik şansını arttırabilir. Bu konuda diğer yumurtalığın, hastanın yaşının ve diğer bazı faktörlerin cerrah tarafından iyi değerlendirilmesi gerekir3. Kombine Tedavi: Bazı hastalarda cerrahi öncesi veya sonrasında ilaç kullanılabilir.Sadece ağrı yakınması olanlarda ise tıbbi tedaviye yanıt alınamazsa cerrahi olarak yapışıklıkların açılması ve endometriozis odaklarının yakılması veya çıkarılması ile önemli ölçüde iyileşme sağlanabilir. Yanıt alınamayan hastalarda rahime giden sinirler veya sakrumun hemen önündeki sinirler kesilerek iyileşme sağlanabilir. Bazı hastalarda rahim ve yumurtalıkların alınmasına kadar gidilebilir.


Kaynak: Bebekoku.com,Doç.Dr.Ramazan Mercan,Dr. Selman Laçin

İNFERTİLİTE NE DEMEKTİR????




İNFERTİLİTE NE DEMEKTİR
Çiftlerin bir yıllık süre içerisinde çocuk istemeleri ve korunma yöntemi kullanmamalarına rağmen gebeliğin olmamasına infertilite denir. Türkiye'de ve dünyadaki çiftlerde yaklaşık %15 oranında infertilite sorunu vardır.

EN YAYGIN OLARAK GÖRÜLEN İNFERTİLİTE NEDENLERİ KADINA AİT NEDENLER
Çiftlerin %40-50'sinde infertilite nedeni kadına aittir.a. Yumurtlamaya ait nedenler: Olgun yumurta hücresinin gelişmemesi, yumurtlama olmaması, yeterli kalitede yumurta üretilememesi. b. Rahim ağzına ait nedenler: Enfeksiyon, tümör, salgı yetersizliği. c. Rahime ait nedenler: Rahmin olmayışı, rahmin şekil bozukluğu ( rahim içinde perde olması) , bazı myomlar. d. Tüplere ait nedenler: Tüplerin olmaması, doğuştan tıkanıklığı, geçirilmiş enfeksiyon, ameliyat, endometriozis gibi nedenlere bağlı yapışıklıklar sonucunda meydana gelen tıkanıklıklar gibi yumurta iletimini bozan nedenler. e. Diğer nedenler: Endometriozis olarak adlandırılan rahim içini döşeyen hücrelerin rahim dışında bulunması, bağışıklık problemleri, üreme organları bozuklukları, psikolojik ve cinsel problemler.

ERKEĞE AİT NEDENLER
Çiftlerin %40-45'sinde infertilite nedeni erkeğe aittir. sperme ait bozukluklar : a. spermde sayı ve hareket azlığı, şekil bozukluğu ( sayı 20 milyonun, ileri hareket % 50'nin, normal yapıda sperı7ı % 14'ün üzerinde ise sperm normal kabul edilebilir) b. Erkek üreme sisteminde erkek tohum hücrelerinin geçişini etkileyen bir tıkanıklık c. Varikosel, hidrosel, torbalara inmiş fıtık, inmemiş test.is. d. Diğer nedenler: Enfeksiyonlar, travmalar, hastalıklar, psikolojik ve cinsel problemler .

HEM KADIN HEM ERKEĞE AİT NEDENLER
Çiftlerin %20-25'inde infertilite nedeni hem kadına hem erkeğe aittir.a. Yumurtlama sorunu & sperm sayısı azlığı b. Tüplerde enfeksiyon & spermin yapı bozukluğu ve benzeri durumlar.

AÇIKLANAMAYAN İNFERTİLİTE
İnfertil çiftlerin yaklaşık %10-15'inde infertilite nedenini açıklayacak herhangi bir neden bulunmamaktadır. Kadın ve erkek araştırıldığında, gebeliğin oluşmasına engel olabilecek herhangi bir problemin saptanamadığı olgulardır .

YARDIMCI ÜREME TEKNİKLERİ
Çocuk sahibi olma konusunda herhangi bir problemle karşılaşan çiftlerde çeşitli tetkikler ile bu olumsuzluğun nedeni araştırılır. Belirlenen nedene yönelik çeşitli ilaç tedavileri ya da cerrahi tedavi uygulanır. Bu girişimlerden sonuç alınamadığı taktirde, yardımcı üreme teknikleri olarak da bilinen Tüp Bebek mikroenjeksiyon veya TESE yöntemlerine başvurulur. Çiftlerin çoğu için bu yöntem en son ve en iyi ümit kaynağıdır.

İN VİTRO FERTİLİZASYON VE EMBRİYO TRANSFERİ (IVF-ET) NEDİR ?
In vitro fertilizasyon; kadının yumurtalıklarından bir ya da daha çok sayıda olgun yumurta hücresinin alınarak, bunların kadının eşinden alınan sperm ile vücut dışında özel bir ortamda döllenmesidir. Embriyo transferi ise döllenen bu yumurtaların rahime yerleştirilmesidir.

IVF ET YÖNTEMİNİN UYGULANDIĞI DURUMLAR ·In-vitro fertilizasyon ·
Herhangi bir nedenle tüpleri tıkalı ya da hasar görmüş kadınlarda, · spermleri sayıca az ya da sperme ait yapısal bozuklukların olduğu durumlarda, · Erkek ya da kadına ait bağışıklık problemlerinde, · · Bazı endometriozis olgularında, · · Nedeni açıklanamayan infertil çiftlerde uygulanır.

IVF ET YÖNTEMİNİN UYGULANMADIĞI DURUMLAR
Rahmi herhangi bir nedenle olmayanlara (Doğuştan yada ameliyat ile) · Yumurtalıkları olmayan ve yumurtlaması imkansız olan kadınlara uygulanmaz

MİKROENJEKSİYON (ICSI) ve TESE YÖNTEMİ NEDİR ?
Yumurtalıklardan alınan yumurtanın içerisine tek bir spermin laboratuarda enjekte edilerek döllenmenin sağlanması işlemidir. Eğer erkek sperm üretemiyor ise testislerden sperm alınması (biopsi ile) işlemine TESE denir.

MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNİN UYGULANDIĞI DURUMLAR ·IVF -ET
yöntemi ile döllenmenin gerçekleşmediği durumlar · Sperm sayısı ve hareketinin az olduğu durumlar · Sperme ait yapı bozukluklarının olduğu durumlarda uygulanır

IVF-ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİ KAÇ DEFA DENENMELİDİR?
10 -12 defa deneme yapılabilir. Eşlerin fizyolojik ve psikolojik açıdan hazırlanmalarını sağlamak iç in 2-4 ay ara verilerek uygulanmaktadır.

IVF-ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNDE BASARI ŞANSI NEDİR ?
Her bir denemede başarı şansı %20-25'dir. Yani bu yöntemi deneyen 100 çiftten sadece 20-25 tanesi gebe kalabilir. Başarıda en önemli etken, yöntemlerin bu konuda yeterli bilgi, tecrübe ve isteğe sahip personel ile yeterli donanıma sahip ve her türlü yeniliği uygulayabilecek bir merkezde yapılmış olmasıdır.

IVF - ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNDE ÇOĞUL GEBELİK OLASILIĞI NEDİR?
Çoğul gebelik şansı az da olsa artmaktadır. İkiz ve üçüz olasılığı normal gebeliğe göre daha fazladır. Çünkü gebelik şansını arttırmak için, birden fazla (ortalama 3-4 ) döllenmiş yumurta (embriyo), rahime yerleştirilir.

IVF -ET MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNİN BEBEK ÜZERİNE ZARARLI BİR ETKİSİ VAR MIDIR?
Bu yöntem ile gebe kalanlar ile normal yolla gebe kalan kadınların çocuklarında anomali olasılığı açısından bir fark olmadığı belirlenmiştir.

IVF - ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNİN MALİYETİ NEDİR?
Bu yöntemlerin uygulanması pahalıdır. Kliniğimizde bir hastaya maliyeti ortalama 1000-1500 Amerikan dolarına mal olmaktadır.

IVF -ET YADA MİKROENJEK5İYON YÖNTEMLERİNDE BAŞKA ERKEĞİN SPERMİ YADA BAŞKA KADININ YUMURTASI KULLANILABİLİR Mİ?
Ülkemizde yasalar buna izin vermemektedir, bu açıdan başka kadının yumurtası ve başka erkeğin sperminin kullanılması söz konusu değildir.IVF -ET yöntemi ile döllenmenin gerçekleşmediği durumlarSperm sayısı ve hareketinin az olduğu durumlarSperme ait yapı bozukluklarının olduğu durumlarda uygulanır

IVF-ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİ KAÇ DEFA DENENMELİDİR?
10 -12 defa deneme yapılabilir. Eşlerin fizyolojik ve psikolojik açıdan hazırlanmalarını sağlamak iç in 2-4 ay ara verilerek uygulanmaktadır.

IVF-ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNDE BAŞARI ŞANSI NEDİR ?
Her bir denemede başarı şansı %20-25'dir. Yani bu yöntemi deneyen 100 çiftten sadece 20-25 tanesi gebe kalabilir. Başarıda en önemli etken, yöntemlerin bu konuda yeterli bilgi, tecrübe ve isteğe sahip personel ile yeterli donanıma sahip ve her türlü yeniliği uygulayabilecek bir merkezde yapılmış olmasıdır.

IVF - ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNDE ÇOĞUL GEBELİK OLASILIĞI NEDİR?
Çoğul gebelik şansı az da olsa artmaktadır. İkiz ve üçüz olasılığı normal gebeliğe göre daha fazladır. Çünkü gebelik şansını arttırmak için, birden fazla (ortalama 3-4 ) döllenmiş yumurta (embriyo), rahime yerleştirilir.

IVF -ET MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNİN BEBEK ÜZERİNE ZARARLI BİR ETKİSİ VAR MIDIR?
Bu yöntem ile gebe kalanlar ile normal yolla gebe kalan kadınların çocuklarında anomali olasılığı açısından bir fark olmadığı belirlenmiştir.

IVF - ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNİN MALİYETİ NEDİR?
Bu yöntemlerin uygulanması pahalıdır. Kliniğimizde bir hastaya maliyeti ortalama 1000-1500 Amerikan dolarına mal olmaktadır.

IVF -ET YADA MİKROENJEK5İYON YÖNTEMLERİNDE BAŞKA ERKEĞİN SPERMİ YADA BAŞKA KADININ YUMURTASI KULLANILABİLİR Mİ?
Ülkemizde yasalar buna izin vermemektedir, bu açıdan başka kadının yumurtası ve başka erkeğin sperminin kullanılması söz konusu değildir.

Kaynak : tr.net/sağlıkHazırlayan: Ankara Ünv. Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı,Yardımcı Üreme Teknikleri Merkezi

ADET SANCISINA DİKKAT!!!



Adet sancısına dikkat! Anadolu Sağlık Merkezi İnfertilite ve Tüp Bebek Merkezi Direktörü Op. Dr. Aytuğ Kolankaya, “Eğer adet sancısı çekiyorsanız, altta yatan sebep mutlaka araştırılmalı” diyor. 22.12.2006

Çünkü öyle hastalıklar var ki, adet sancısıyla belirti veriyor ve doğurganlığı etkileyebiliyor. Bunların başında, rahmin dışında yapışıklıklara sebep olan ‘endometriozis’ geliyor Kadınlarda en sık rastlanan çocuk sahibi olamama nedeni yumurtlama bozukluğu. Ancak Op. Dr. Aytuğ Kolankaya, bu sorunun basit ilaçlarla tedavi edilebileceğini vurguluyor. Kolankaya’nın anlattığına göre, yumurtlama bozukluğunda adet düzensizliği önemli bir belirti olabiliyor. En sık yumurtlama bozukluğu polikistik over’de gözüküyor. Şakaklar ve göbek altında sert kıl şeklinde tüylenme; yüzde akne, kilo değişiklikleri, adet düzensizliği veya hiç adet görmeme ise polikistik over’in en önemli belirtileri olarak sıralanıyor. Bir diğer hastalık ise endometriozis... Rahmin dışında yapışıklıklara ve adetin ağrılı, sancılı görülmesine sebep olan endometriozis de doğurganlığın azalmasına yol açabiliyor. Her 100 genç kadından 7 ila 10’unda görülen endometriozis, çok sık rastlanmasına karşın çok atlanan bir hastalık. Endometriosiz’in ilerleyici bir hastalık olduğunu belirten Op. Dr. Kolankaya, bazen yumurtalıkta kistle de ortaya çıkabildiğini, bu nedenle erken dönemde teşhisinin önemli olduğunu söylüyor. Kolankaya, ebeveynleri uyararak, “Kızları adet sancısı çekiyorsa, altta yatan sebebin mutlaka araştırılması gerekiyor. Bunun çocuğun gelecekteki doğurganlığıyla ilgili olabileceği unutulmamalı” diyor.

ADET DÜZENİ NASIL OLMALI
?Adet düzensizlikleri, adet sancısı, geçirilebilecek karın içi veya vajinal iltihaplar gibi durumlar gelecekteki doğurganlık azalmasının belirtisi olabileceğinden bunların atlanmaması gerektiğine işaret eden Op. Dr. Kolankaya, kadınların adetlerinin 21-35 gün arasında olmasının normal olduğunu, eğer bu süre dengesiz şekilde gidiyorsa mutlaka kontrol ettirilmesi gerektiğini söylüyor. Adet kanamalarında dikkat edilmesi gereken bir başka noktanın ise kanama miktarı olduğunu hatırlatan Kolankaya sözlerine şöyle devam ediyor:“Kanama miktarı kadınlarda genellikle şöyledir; birinci gün başlar ikinci ve üçüncü gün çok yoğunlaşır, dördüncü ve beşinci gün hafifleyerek kesilir. Ancak, eğer kanama bir gün sürüyorsa bu durum hormon eksikliğini, yumurtlama kapasitesinin düştüğünü gösterebildiği için bir hekime başvurmakta fayda var. Eğer, kanama 10 gün boyunca yoğun bir şekilde devam ediyorsa, bu rahim içi dokuda bir takım değişikliklerin göstergesi olabildiği gibi, rahim kanseri riski de oluşturabildiği için mutlaka hekime başvurmak gerekir. Kanama eğer lekelenmeler şeklinde veya ilişki sonrasında ortaya çıkıyorsa hormon bozukluğu olup olmadığını araştırmak gerekir.” Bunların dışında karın ağrıları ve karın ağrılı enfeksiyonlarda da önemli ve kalıcı bir hasar oluşmadan hekime başvurmak gerektiğini belirten Op. Dr. Kolankaya, dikkat edilmesi gereken diğer noktalara ilişkin şunları söylüyor:“Tüberküloz, tüpleri ve rahim içi kanallarını da tutabildiği için, tüberküloz geçirmiş kadınların çocuk istedikleri zaman kontrolden geçmeleri gerekir. Başka hastalıklara bağlı olarak da tüpler tıkanabilir. Geçirilmiş ağır karın içi enfeksiyonlar sonrasında ya da klamidya adı veriler cinsel hastalık, vajinal akıntıda veya eşte tespit edildiği zaman mutlaka dikkatli olmak lazım.”
MİYOMLARIN YERİ ÖNEMLİ Ayrıca bazı kadın hastalıkları da doğurganlığı etkileyebiliyor ki, bunların başında miyomlar geliyor. Özellikle 35 yaş üzerinde kadınların yüzde 10 ila 15’inde görülen miyomlar, yerine göre etki edebiliyor. Anadolu Sağlık Merkezi Kadın Sağlığı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Aydın Arıcı’nın verdiği bilgiye göre, aşağıdaki bir miyom rahim ağzını kapatabildiği için spermin yukarı çıkmasını engelleyebiliyor. Kenarlarda olursa tüpleri tıkayabiliyor. Rahim içinde olan miyomlar da spiral gibi hamileliğin oluşmasını engelleyebiliyor.
Kaynak : Hemşireyizbiz sitesi
Gönderen EBRU
Etiketler: ADET SANCISINA DİKKAT